Bir zamanlar resimler vardı yaşamın anlarını anlatan. Yazılarla romanlar hikayeler çıktı; yaşantıların her detayı kalabalık harflerle sahneleniyordu bir sayfada. Zamanla birileri kendi oyununu yazıp çizerken farklı dünyaların kapılarını araladı insanlığa. . İşte o isimlerden biri Turhan Selçuk, belki yüz sayfaya bedel duygularını ustalıkla, azıcık çizgiyle anlattı bizlere. Barışla, dostlukla, sevgiyle…
Türk mizahının büyük ismi Turhan Selçuk, 1922’de Milas’da doğdu. Subay olan babasının çıkan tayinleri Anadolu’da hareketli bir yaşantıyı beraberinde getirirken o, her bir iklimin insanından, kültüründen ve düzeninden beslendiğini bilmiyordu o zamanlar. 1941 yılında Adana’da yayınlanan ilk karikatürleri ile sanatının büyük bir adımını atan duayen karikatürist, 20.yüzyılın “grafik mizah” anlayışıyla yeni sanatçıların yol göstericisi oldu. Çünkü o, sanatın sadece eleştiren değil, yönlendiren bir unsur olması gerektiğine inandı. Sanatı hayatıydı, davranışlarıydı bir yerde. Sadece çizen değil, düşünen ve derinliğe götüren kompozisyonlarıyla Türk Sözü, Kırmızı Beyaz ve Şut, Tasvir, Akbaba, Aydede, Buçuk, Dolmuş ve daha nice isimlerde yer aldı. Bin bir kahramanı ile halka seslenen usta, Saul Steinberg’in öncülüğüyle modern karikatür anlayışına yöneldi. Ve bundan sonra çizdiği her bir eserinde, Türkiye’de ve Avrupa’da yaptığı sergilerde bunu vurguladı, yetişen gençlerin öncüsü oldu. 1973 yılında Sanatçılar Birliği tarafından “Halkın Sanatçısı” unvanına fazlasıyla yakışıyordu. Çünkü çizgilerinde olduğu gibi halktan bir kişi ve halkın “sessiz” savunucusuydu.
Kaynak: 2014, Çizgilerle yazar, çizgilerle şair Turhan Selçuk, Luca, sayı 11, s. 66-69.
Yazının tamamı için; http://lucadergi.com.tr/#/luca11/66-67