GÜCÜNÜ KOMİKTEN, RUHUNU ÇOCUKTAN ALSIN!
Rıfat Ilgaz; doğalı yüz yıldan fazla oluyor, öleli yirmi yıl… Doğumla ölüm arasında geçen verimli yıllar; kazanımlar, başarılar, sevinçler, yenilgiler, başlangıçlar ve sonlarla dolu. Anadolu’nun kara toprağında yetişen, kök salan koca bir çınar o! Gölgesi geniş, gövdesi geniş…
Heyhat! Hayat işte!
1911 yılı, dile kolay; bir asır öncesi… Kastamonu’da yedi kardeşli bir ailede “tekne kazıntısı” bir oğlan; Rıfat Ilgaz… Ailesiyle yaşayan Rıfat oğlan, okumak heveslisi… Ona kalsa, şartlar yerinde olsa ilk, orta, lise, üniversite sırasıyla okunacak… Ne var ki, evin direği babanın acı kaybı nedeniyle Ilgaz, ilkokul sonrası öğretmen okuluyla tanışır. Bu sayede memleket, öğretmen kazanır. Heyhat! Hayat işte! Bıraksan, hayat kendi seyrinde akacak, su yolunu bulacak. Babaların erken öldüğü evlerde böyledir bu işler. Şartlar değişir, sonuç değişir.
Ilgaz, çeşitli illerde mesleğine başlar, asker olur, terhis olur, evlenir, baba olur, boşanır, içinde kalan okuma hevesi onu Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü’ne başlatır, mezun oldurur, yeniden evlendirir, yeniden baba oldurur. Vereme yakalanır, mesleğinde türlü zorluklarla karşılaşır. Kovuşturma, tayin üzerine tayin, sürgün, direniş…
Edebiyata, öğretmenlik dışında merak sarar Ilgaz, edebiyat ki ne edebiyat… 1944 yılında kaleme aldığı Sınıf kitabı nedeniyle adliye, hapishane kapısını aralanırken, ne yazık ki, öğretmenlik kapısı kapanır. Hastalığı nükseder, ikinci evliliği de sonlanır. Heyhat! Hayat işte!
Kaynak: 2013, “Arkadaş! Çek bir Rıfat Ilgaz…”, Luca, sayı 7, s. 60-61.
Yazının tamamı için; http://lucadergi.com.tr/#/luca7/60-61